Camın Şiirsel Doğasında:

Suna K

15 senedir sanat, kültür ve teknoloji alanlarında üretimler yapan ve bugün Amerika Minneapolis'teki Walker Arts Center kurumunun iletişim çalışmalarını yürüten Aslı Altay, eğitimini grafik tasarım üzerine yapmış. Cam ile ilişkisi, Can Altay ile birlikte cam sanatçısı Mert Üngör’ün misafir sanatçı programıyla başlamış.

words: Naz Gürlek

photography: Ekin Özbiçer & Suna K

“Mert, o dönem asıl malzemesi cam olmayan sanatçıları davet ediyor ve onlarla beraber malzemeyi yeniden düşünmeyi hedefliyordu. Bizim cam ocağında geçirdiğimiz zaman tam da buna vesile oldu. Mert’in cam konusundaki yeteneği ve bizim form ve renklere olan düşkünlüğümüz, oldukça verimli bir hafta geçirmemizi sağladı. O haftanın sonunda bu işi yapmaya devam etmek ve insanlarla paylaşmak istediğimizi biliyorduk.”

Camın değişken doğasıyla uyumlu, tesadüflere izin verilerek el işçiliğiyle şekillendirilmiş her biri birbirinden farklı Suna K familyası mensupları, mütevazı güzelliklerinin ardında sihirli güçler de barındırıyor. İlhamını, alışılagelene başkaldıran 80'li yılların tasarım ekolü Memphis'ten alan bu tasarımların hikayesini markanın yaratıcısı Aslı Altay ile konuştuk.

Suna K markasının DNA'sını neler oluşturuyor?

Suna K, camın akışkan ve inatçı yapısına biraz zıt bir form anlayışına sahip. Üst üste istiflenen dairesel parçalardan oluşuyor, her bir tasarım çanak formuyla bitiyor. Memphis akımının ana aktörlerinden Ettore Sottsass ilhamlarımız arasında. Onun ötesinde malzemenin kendisini, istifleme fikrini, geçirgenlik hissini, ışık ile oynamayı, kadim cam tekniklerini oyuncu formlarla ele almayı seviyoruz.

Köklerinde mistik ve ruhani bir anlam barındıran "sunak" kelimesi tasarımlarınıza nasıl yansıyor?
Form açısından her bir parçanın tepesindeki çanaklar, içine bir şey koyun koymayın, sunaklara gönderme yapıyor. Beraber yaşadığımız nesnelerin yaydığı enerjilere inanıyoruz; Suna K karakterleri de, gün içinde ışıkla birlikte sürekli değişen ve bulunduğu ortamı değiştiren nesneler. Ufak tefek sihirli güçleri olduğunu iddia edebilirim. Güzellik de bir tür sihir. Dolayısıyla bulundukları mekanda özel bir yere sahip olacak, özenle bakılması gereken nesneler üretiyoruz. Yarattığımız Suna K karakteri doğrudan sunak fikrine bağlanıyor böylece. 

Cam malzemeyle çalışmak sizin için nasıl bir his?
Cam; çalışması oldukça zor, yüksek ısılarda devamlı rotasyon halinde olan ve saniyeler içinde şekil almazsa çatlayan bir malzeme. Kağıt üstünde tasarladığımız bir nesne, pipoya camı almamızla birlikte bambaşka yerlere gidebiliyor. Biz de buna izin veriyoruz; çünkü tesadüfleri seviyoruz.

El işçiliği, hayal gücü ve işlevsellik üçgeninde tasarımlarınızın yapılış süreci, hikayesi ve ortaya çıkan ürünün fonksiyonelliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Suna K karakterleri kağıt üstünde başlıyor; seriler, akrabalıklar hayal ediyoruz. Her parça biricik, istesek bile tıpkısını yapmamız neredeyse imkansız; çünkü kalıp kullanmıyoruz. Hepsi üfleme ve el işçiliğiyle üretiliyor. Üretimlerimiz çeşitli seriler etrafında gerçekleşiyor. Adını suna yani ördek familyasından alan ya da Kemna dediğimiz yatay çanaklar şeklinde farklı serilere odaklanıyoruz. Aynı klana ait parçalar üretiyoruz. Örneğin “palindrom” serisi, ilhamını tersten okunuşu da aynı olan sözcüklerden alıyor. Dolayısıyla palindrom parçalar baş aşağı kullanılabiliyor, simetriyle cilveleşiyoruz. Fonksiyonellik ise ayrı bir konu; çeşitli kase formlarının bir şekilde işlevsel olduğunu söyleyebiliriz ama aslında bulundukları ortamları dönüştürmeleri en büyük işlevleri.

İnsanlar artık evlerinde, ardında bir hikaye barındıran tasarımlara yer vermek istiyor. Siz tasarımlarınızla aranızda nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Tasarlarken kullanıcının onu ne şekilde konumlandırmasını hayal ediyorsunuz?
Doğruyu söylemek gerekirse, ilk başlarda bu parçalardan ayrılmak zor geliyordu. Hatta “sahiplendirmek” olarak adlandırıyorduk. Dediğiniz gibi hepsi biricik, hepsi birer karakter. Hikayeleri var, mizah anlayışları var. Öte yandan bir de yaşadığımız dünyanın gerçeği var; bir tıkla ertesi gün kapımızda bitiveren karton kutular, birbirine benzeyen evler, hayal kurdurmayan mekanlar… Suna K, sınırlı sayıda üretim imkanı, camın pahalı bir malzeme olması ve bizim niyetimizin de bu anlamlarda büyümek olmaması nedeniyle az sayıda üretiliyor ve her daim “erişilebilir” olmayabiliyor. Bunlar daha ziyade koleksiyon nesnesi gibi. O niyetle alan insanlara daha çok hitap ediyor.

Camın bundan 3600 yıl öncesine Mezopotamya'ya uzanan, Antik Mısır ve Roma uygarlıklarıyla evrilen köklü bir tarihi var. Tasarımlarınızda camın geçmişine dair hangi referanslar saklı?
Cam bir yandan endüstriyel olarak ilerlese de, zanaat ve atölye üretimi olarak baktığımda aşağı yukarı aynı yöntemlerle ve prensiplerle üretiliyor. Bu kadim bilginin, ateşle boğuşmanın, camın hareketine odaklanmanın kendiliğinden getirdiği olağanüstü bir deneyim söz konusu. 

İtalyan tasarımcı Ettore Sottsass'ın Memphis akımı dahilinde 1962'de yapmaya başladığı seramik totem heykeller, Suna K tasarımlarına ilham verdi mi? Üst üste farklı renk ve formların bir araya geldiği tasarımlarınızın felsefesinde "totem" olgusu var mı?
Daha önce de bahsettiğim gibi Sottsass bizim için hep önemliydi; hatta Anadolu’ya gelmiş olsa ne yapardı diye soruyorduk. Öte yandan Suna K kendisi bir karakter ve zaman içinde aldığı yön ve biçim de kendisine ait olacaktır. Totem ve sunak bir derecede yakın işlevler barındırıyor, bizim için her parçanın istiflenen birimlerden oluşması önemliydi. Her istif kendi çelişkilerini ve uyumlarını getirip o bahsettiğim enerjiye katkıda bulunuyor.


Suna K | from volume 18