Studio AOI
Doğanın Dengesinde Köklenen Kompozisyonlar
Yalın ifadesinin ardında, bütünü oluşturan her bir unsurun biricik güzelliğini ve birbiriyle uyumunu saklayan Ikebana, özünde Japon kültürünün derinliklerini, maneviyatını ve estetik değerlerini barındıran bir felsefe. Japon çiçek düzenleme sanatı olarak, uzun soluklu bir yaratım süreci ve devinim halinde olan bir keşif yolculuğu. İnsanın doğa ile uyumunu ve doğaya olan takdirini incelikli şekilde gözler önüne seren İkebana felsefesini, Studio AOI çatısı altında paylaşan Ayşe ve Pelin'den dinliyoruz.
Öncelikle bize kendi hikayenizden bahseder misiniz?
Ayşe: Bir ağacın kaba yüzeyine dokunmak, aynı zamanda insanın ağaç tarafından dokunulduğunu hissetmesi demek. Çocukluğumdan bu yana ağaçlara dokunmayı hep sevdim, büyüdükçe de bu farkındalık ve memnuniyetle doğayla daha da yakınlaştığımı hissettim. İskandinav orman okulları üzerine akademik çalışmalar yaparken, çocuklarla birlikte kuzey ormanlarını keşfettiğimiz yaratıcı deneyimlerden çiçekçiliğe uzanan çok keyifli ve dinamik bir süreç yaşadım. Çalışmalarımın, şehir yaşamı içinde hep doğaya dönme isteğinin farklı yöntemlerle ortaya çıkan ifade biçimleri olduğunu söyleyebilirim. Bugünlerde ise malzemeler ilgimi çekiyor; özellikle metalin ham haline odaklanıp başka bir şeye dönüşümünün izlenebilir değişimine yöneldim. Bir sonraki adımda, malzemeler ile İkebana tasarımlarımı bir araya getireceğim bir sergi yapma düşüncesindeyim.
Pelin: Işık ve renklerden oluşan doğa, çocukluğumdan bu yana bana her daim ilham verdi. Doğanın yalnızca bir biyolojik çeşitlilik ve içinde iyi vakit geçirdiğimiz bir yer olduğunu düşünmek ona haksızlık etmek olur; bu sebeple sanatsal yorumuyla bilimsel gerçekliği arasında denge kurmaya çalıştığımı hep hatırlarım. Farklı dokular, anatomik yapılar ve türlü renkler, beni hayatım boyunca hep cezbetti. Yetişkin olmak hiçbir şey değiştirmedi belki ama eğitimim için uzun yıllar emek verdiğim analitik düşünmeye dayalı pek çok şeyi geride bırakmama da engel olamadı. Çiçekçilik sektörüne dahil olmadan önce akademide biyoteknolojik çalışmalar ve akıllı ilaçlar üzerine araştırmalar yürütüyordum. Şu anda Studio AOI ile eş zamanlı olarak doğal kumaş boyama alanındaki markam için çalışmalar yapıyor ve akademik tarafta projelerimi sürdürüyorum. Bilimsel Bitki Ressamlığı alanındaki öğrenme sürecim bir yandan devam ediyor ve mürekkep sanatı ile uğraşmaktan büyük keyif alıyorum.
Ikebana ile ne zaman ve nasıl tanıştınız? Hikayenin en başında sizi bu sanata çeken şey ne oldu?
Ayşe: Çiçeklerle iç içe olduğum bir dönemde ilgi duyduğum ve hayran kaldığım bir sanat Ikebana. Beni ilk başta etkileyen şey, kenzan tasarımı ve işlevselliği diyebilirim. Seyahatlerim sırasında topladığım eski kenzanlarla bir koleksiyon oluşturmaya başladım ve bu tasarımların özellikle sektörel açıdan düşündüğümüzde ülkemizde üretilmemesine, kullanılmamasına anlam veremedim. Uzun bir araştırma ve zorlu bir üretim aşamasının ardından Studio AOI ortaya çıktı. Daha sonra Pelin ile olan ortaklığımız, keyifle büyüdüğümüz, heyecanla ürettiğimiz bir markaya dönüştü. Bu sürecin ardından Tokyo’da Sogetsu ekolünde İkebana eğitimi aldım. Yakın zamanda yaptığımız Japonya seyahati sırasında ise geleneksel tekniklerin yanı sıra serbest stil İkebana yapan sanatçılarla da çalışma fırsatımız oldu ve bu bizim için inanılmaz bir deneyimdi.
Pelin: Studio AOI’den önce uzun yıllar bir çiçek atölyesinde çalıştım. Çok şanslıyız ki, Ayşe ile yollarımız da burada kesişti. Çiçekler, bitkiler, çerçöp denilecek şeyleri bile yaratım sürecimize dahil ederdik. Doğaya karşı sorumlu olma fikri hiçbir zaman geri planda kalmazdı. Ancak ne zaman işlerin çapı genişledi ve dikkat etmeye çalışmamıza rağmen geride bırakılan atık yükü çoğalmaya başladı, işte o zaman doğayla bu denli bağ kurup ona göre yaşamaya çalışırken süregelen bu ikilem, geleneksel çiçekçilik sektörüne olan bakış açımı değiştirmeme neden oldu ve yalınlaşıp çoğalarak kalbime yerleşmiş olan İkebana sanatına tam anlamıyla yönelmemi sağladı. Japonya seyahatimiz sırasında edindiğimiz tecrübeler ve kazanımlarla birlikte doğal olanın güzelliğine, karmaşıklığına ve kırılganlığına karşı geliştirdiğimiz derin takdir duyguları sürekli olarak çoğalmaya devam ediyor.
AOI kelime olarak ne anlama geliyor?
Eski Japonya’da AOI, yeşil ve maviyi tanımlamak için yaygın olarak kullanılmış; nitekim kavramsal olarak da aynı kabul edilirler. Sonsuzluk ve huzur hissettiren gökyüzünün rengi olan mavi ve mavinin tonları en sevdiğimiz renkler diyebiliriz. Bir diğer açıdan ise kenzanlar çok eski zamandan beri doğayla ve çiçek saplarıyla uyumlu olması açısından hep yeşil renk ile uyumlanmakta. Studio AOI olarak vase kenzan ve floral pin froglarımızı yeşil renk tasarlamamızın nedeni de bu. Aynı zamanda geleneksel Japon paketleme tekniği olan Furoshiki için kullandığımız kumaşın rengi de mavi. Dolayısıyla AOI isminin markayı tamamen yansıttığını düşünüyoruz.
Ikebana’nın kelime anlamı geleneksel Japon çiçek düzenleme sanatı olsa da, tabiatı gereği birtakım öğretiler barındırıyor. Bu öğretilerden kısaca bahsedebilir misiniz?
İkebana, çiçek düzenleme sanatı olmanın ötesinde; Japon estetiğini, maneviyatını ve kültürel değerlerini bünyesinde barındıran, derin felsefesi olan bir sanat aynı zamanda. “Çiçekleri canlı tutmak” ve “çiçeklere hayat vermek” anlamına gelir, insanın doğayla uyumuna vurgu yapar. Japon estetik anlayışı wabi-sabi’nin sadelik, incelik, geçiciliğe vurgu gibi niteliklerini bitkilerin formlarını kullanarak ifade eder. Zen felsefesindeki minimalizmden esintiler taşıyan İkebana pratikleri, çiçek, yaprak, gövde unsurlarının denge gözetilerek derlenmesini temel alır.
Doğanın mevsimlerine bağlılığıyla başlayan bu sanatta inşa edilen süreksizlik, İkebana sanatçıları için hiç bitmeyen bir keşif ve deneylerle dolu bir yoldur. Kurallar ekollere bağlı olarak çeşitlilik gösterebilmekle birlikte, sanatçıdan verilen sınırlar çerçevesinde yaratıcılığını ifade edebilmesi beklenir. Bir anlamda ortaya çıkacak olan sonuç, ne iletmek istediğimizi düşünürken yapacağımız kişisel seçimler ile şekillenir. İkebana’da önemli olan bir diğer öğreti ise “Az çoktur” yaklaşımıdır. Düzenlemeler genellikle yalın ve ölçülü olup her bir unsurun doğal güzelliğini vurgulamaya odaklanılır. İkebana sanatçıları, sınırlı sayıda malzeme kullanarak denge ve uyum duygusu yaratırken her bir öğenin kendi içinde öne çıkabilmesine olanak tanır.
Bu sanatın üretimi sırasında göz önünde bulundurulması gereken unsurlar neler?
İkebana’da “Moribana” ve “Nageire” olmak üzere iki farklı stil vardır. Moribana stilinde, geniş ve yayvan bir altlık ile birlikte çiçekleri dengede tutmak için kenzan kullanılır. Nageire stilinde ise uzun ve dar bir vazo kullanılması gerekir. İkebana pratiklerinin amacı; çiçekler, kenzan ve arka plan arasında uyumlu, ölçülü ve dengeli bir ilişki kurmaktır. Boşluk fikri, her çiçeğin nefes almasına izin vererek elementler arasındaki zıtlıkları, asimetrik düzenlemedeki uyum ve dengeyi ortaya çıkarır. Bu pratiklerde malzemelerin kendisi kadar çiçeklerin ve dalların arasındaki boşluklar da önemlidir.
İkebana pratiklerinde her bir dal, kompozisyonun parçası olarak farklı bir yükseklik ve açıda sabitlenir. Kullanılan tüm çiçekler sembolik bir anlama sahiptir. Bu pratikler, hangi stil uygulanırsa uygulansın üç temel unsuru mutlaka yansıtmalıdır. Temel yapı; cennet (shin), dünya (soe) ve insan (hikae) sembollerinden oluşur. Bu unsurlar hiyerarşik bir düzenleme içerisinde; en uzun dal cenneti, orta uzunluktaki dal dünyayı ve en kısa dal insanı temsil edecek şekilde belirli oranlar ve açılarla yerleştirilir.
Çiçek saplarını keserken dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta, “Mizukiri” olarak adlandırılan su altında kesim tekniğidir. Çiçek saplarının hava ile temasını engellemek için saplar su dolu kaseler içerisinde çapraz olacak şekilde kesilir. Böylelikle çiçeklerin beslenmesini sağlayan damarların okside olması engellenerek düzenlemenin daha uzun ömürlü olması sağlanır.
Çiçekler kenzana ilk olarak dik açıyla yerleştirilmeli, akabinde kurallara göre dalların açıları ayarlanmalıdır. Cennet ana unsurdur ve merkezde yer alır, uzunluklar dikkate alınarak dünya ve insanı simgeleyen dalların düzenlemesi yapılır. Çiçeklerin yönü düzenlemeyi yapan kişiye doğru bakmalı veya yukarı yani cennet unsuruna doğru yönelmelidir.
Üç ana unsurun yerlerini bulmasının ardından düzenlemede denge ve güzellik yaratmak için bireysel yaratıcılığın devreye girdiği nokta başlar. Asimetriyi ve sadeliği hedeflemeye çalışarak kenzanı hafifçe gizlemek için Jushi denilen yeşillik ve yapraklar kullanılabilir. Burada amaç, çiçeklerin köklerinin suyun altında kalmış gibi görünmesini sağlamak olup kalabalık bir görüntüden kaçınmak ve öğelerin sayısını tek tutmaya çalışmak oldukça önemlidir.
En çok hangi çiçekler ve bitkilerle çalışmayı seviyorsunuz?
Doğadan, dokulardan, formlardan ve renklerden ilham alan benzersiz düzenlemeler oluşturmak için mevsimlere paralel olarak çalışmayı tercih ediyoruz. Bu doğrultuda elimizden geldiğince lokal üreticileri desteklemeye ve doğadaki farklı türleri çalışmalarımıza dahil etmeye her daim özen gösteriyoruz. İkebana pratiklerimizde krizantemler, nelumbolar, iris ve laleler, dal parçaları, Japon şemsiyeleri ve bambulara ek olarak yeri geldiğinde sebzeler, mantarlar ve farklı malzemeler kullanmayı seviyoruz.
İkebana sanatını daha fazla insan ile tanıştırmak sizce neden önemli? Studio AOI - İkebana Kit’i hazırlarken nasıl bir motivasyonla hareket ettiniz?
Yüzyıllar önce Budist rahiplerin doğaya olan takdirlerini iletmek ve tanrıları memnun etmek amacıyla yapmış oldukları İkebana ritüelleri ışığında, bizler de çiçekler aracılığıyla uyum ve denge içinde çalışan doğaya teşekkürlerimizi sunmaktan ve bunu çevremizle paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.
Çay seremonisinde bir tanım vardır: Ichigo Ichie. Tekrar yaratılamayacak an anlamına gelir. Aynı yemeği yiyebiliriz, aynı pratiği aynı çiçeklerle tekrar edebiliriz ancak o anı tekrar yaratamayız. Bizler de İkebana pratiğimizi paylaşırken her bir katılımcı için gerçek bir Ichigo Ichie anı oluşturabilmeyi amaçlıyoruz. İkebana Kit’inde de amaç aslında çok benzer. İnsanların bu deneyimi kendi yaşam alanlarına taşımaları ve her seferinde farklı anlar tecrübe edecek olmaları, kiti üretmedeki asıl motivasyonumuz diyebiliriz.
İkebana Kit ile bu sanatı deneyimleyen biri sizce kendinde neler keşfeder veya siz neleri keşfetmesini istersiniz?
İkebana’nın doğa ile insanı bir araya getiren ve bu yakınlığı geliştirmesine dayanan bir felsefesi var. Güzel çiçek düzenlemeleri yaratmanın yanı sıra bu pratikleri aynı zamanda bir meditasyon ve farkındalık biçimi olarak da görüyoruz. İkebana sürekli bir öğrenme sürecidir. Bu sanatı deneyimleyenlerden, yaratım sürecinin uzun bir yolculuk olduğunu hatırlamalarını ve her pratikte İkebana’nın farklı bir yönünü keşfetmelerini istiyoruz.
İkebana Kit’i deneyimleyi arzulayanlar istedikleri çiçeği, bitkiyi, altlığı ve malzemeyi seçebilirler; denemekten ve yenilikten aldıkları ilhamla yaratıcılıklarını ifade etme fırsatına sahip olurlar. İkebana düzenlemelerinin dengesi, oranı ve uyumunun yanı sıra pozitif ve negatif alan arasındaki etkileşime de önem vererek mekansal farkındalıklarını ve estetik duyarlılıklarını geliştirebilirler.
İkebana sanatının temel hedeflerinden biri, doğayla derin bir bağ kurmaktır. Bunu deneyimleyenler, doğal malzemelerle çalışarak dünyanın güzelliğine karşı saygı ve takdir duygusu geliştirir. Üstelik üzerinde çalıştıkları her parçanın benzersiz özelliklerini dikkatle gözlemlemeleri gerektiğinden, bu sanat farkındalığa ve derin düşünmeye teşvik eder.
İlerleyen dönem için hayalinizde ne tür projeler var?
Kültür ve sanat alanında faaliyet gösteren oluşumlarla iş birliği yapmak kadar, sosyal sorumluluk konularına önem veren markalarla bir araya gelmeyi önemli buluyoruz. Sürdürülebilir çiçekçilik için daha fazla alternatif ve çözüm üretmeyi hedefliyoruz. Uluslararası İkebana alanında kendimizi geliştirmek ve farklı sanatsal çalışmalar yaratmak istiyoruz. İkebana bizim için Japon estetiğinin sembollerinden biri ve bunu dünyanın her yerindeki insanlarla paylaşmak en büyük arzularımızdan biri.
interview: Begüm Çelebi
photography: Nada Gamal